1 Eylül 2016 Perşembe

1 Eylül Dünya Barış Günü

Kendini Özleten Bir Kavram Olan ''Barış'' Üzerine

  Uzun zamandır televizyonlarda izlediğimiz, sosyal medyada okuduğumuz, zaman zaman tanık olduğumuz o göz dolduran manzaraları yeniden aksettirmek niyetinde değilim. Çünkü artık bunların lafını bile etmek istemez olduk. Yaşanan bir huzursuzluktan sonra yapılması gereken, ''Vallahi yapacak bir şey kalmadı artık.'' deyip çay bardağındaki şekeri karıştırmak yerine ''Bundan sonra ne yapsak da bu kadar can gitmese.'' düşüncesi üzerine kafa yormaktır.Her insanın elinden mutlaka bir şey gelir, çay keyifli sohbetler eşliğinde içilir. 
    Birçok can gitti yıllardır yaşanan bu tatsız olaylarda. Umursanmayanlar, hakarete maruz kalanlar oldu.Ölen bir insan, değerleri alay konusu yapılarak anılmaz. Size uzak olan bir milletin insanı illa da size kötülüğü dokunsun diye doğup ölmez. 
  Balkondan düşen saksınızı size geri getiren komşunuzdur ötekileştirdiğiniz, çocuğunuz yere düştüğünde kaldırıp göz yaşını silen, kimilerinin dünyaları verseler değişmeyeceği evladı, kimilerinin öğretmeni, dostu, arkadaşıdır...
    Eğer aynada kendimize baktığımız gibi baksaydık barışa, sevgiye değer veren 'her' insana... Komşumuza, günaydın deseydik, gülümseseydik mesela, ne kadarı eksilirdi cebimizdeki paranın?
    Zaman geçer, öyle bir afet olur ki tepemize çöker kendimizden olmayanı hor gördüğümüz o evin çatısı, karda kışta yemekler eşliğinde muhabbet edilen o bahçenin çardağı bir yağmur damlası düştüğünde tir tir titrer, belki o zaman birimizin çakmağına muhtaç kalırız da, buymuş deriz bu çektiğimiz karın ağrısının sebebi...
   Çoğumuzun sevgi uğruna, barış uğruna el ele yürüdüğümüz, gülücükler saçtığımız sokaklarda yitirdikleri oldu, şimdi onların güzel yüreklerini, umutlarını emanet ettiği köşe başlarını kazanmanın tek yolu, arkamızdaki nesil için okunacak kitaplar, boyanacak duvarlar ve daimi güzellikler bırakmaktır.

Berna Gözkaman
   
   
   
  
  
  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder